25 Aralık 2012 Salı

Şeyh Bedrettin Destanı - Cem Karaca


Sicakti,
sicak.
Sapi kanli, demiri kör bir biçakti
sicak
Sicakti.
Bulutlar doluydular,
Bulutlar bosanacak
bosanacakti.
O kimildanmadan bakti,
kayalardan
iki gözü iki kartal gibi indi ovaya.
Orda en yumusak, en sert
en tutumlu, en cömert,
en seven,
en büyük, en güzel kadin;
TOPRAK Nerdeyse doguracak doguracakti.


Sicakti.
Bakti Karaburun Daglarindan O
Bakti bu topragin sonundaki ufka çatarak kaslarini;
Kirlarda çocuk baslarini kanli gelincikler gibi koparip,
Çirilçiplak çigliklari sürükleyip pesinde,
Bes tuglu bir yangin geliyordu karsidan ufku sarip.
Bu gelen Sehzade Murat'ti
Hükmü Humayun sadir olmustu ki Sehzade Murat'in ismine
Aydin eline varip Bedreddin halifesi mühid Mustafa'nin basina ine.
Sicakti.
Bedreddin halifesi mühid Mustafa bakti,
bakti köylü Mustafa
bakti korkmadan, kizmadan, gülmeden.
Bakti dimdik dosdogru.
Bakti O.
En yumusak, en sert,
en tutumlu, en cömert,
en seven,
en büyük, en güzel kadin;
TOPRAK Nerdeyse doguracak doguracakti.
Bakti Bedreddin yigitleri kayalardan ufka baktilar.
Gitgide yaklasiyordu bu topragin sonu fermanli bir ölüm kusunun kanatlariyla.
Bu kayalardan bakanlar,onu
üzümü, inciri, nari;
tüyleri baldan sari,
sütleri baldan koyu davarlan,
ince belli aslan yeleli atlariyla,
duvarsiz ve sinirsiz bir kardes sofrasi gibi açmistilar.
Sicakti.
Bakti.
Bedreddin yigitleri baktilar ufka...
en yumusak, en sert,
en tutumlu, en cömert,
en seven,
en büyük, en güzel kadin;
TOPRAK Nerdeyse doguracak, doguracakti.
Sicakti.
Bulutlar doluydular.
Nerdeyse tatli bir söz gibi ilk damla düsecekti yere
Birdenbire
kayalardan dökülür, gökten yagar, yerden biter gibi,
bu topragin verdigi en son eser gibi
Bedreddin yigitleri sehzade ordusunun karsisina çiktilar.
Dikissiz ak tibasli bas açik, yalnayak ve yalinkiliçlilar.
Mübalaga cenkolundu.
Aydinin Türk köylüleri,
sakizli Rum gemiciler,
Yahudi esnaflan,
onbin mühim yoldasi Börklüce Mustafanin
düsman ormanina onbin balta gibi daldi.
Bayraklari al, yesil,
kalkanlari kakma, tolgasi tunç saflar pare pare edildi ama,
Bosanan yagmur içinde gün inerken aksama
onbinler ikibin kaldi,
Hep bir agizdan türkü söyleyip,
hep beraber sulardan çekmek agi,
demiri oya gibi isleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek topragi,
balli incirleri hep beraber yiyebilmek,
yarin yanagindan gayri her seyde,her yerde hep beraber diyebilmek için
Onbinler verdi sekizbinini...


Yenildiler
Yenenler, yenilenlerin dikissiz akgömleginde sildiler
Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi, kiliçlarinin kanini.
Hep beraber kardes elleriyle islenen toprak
Edirne sarayinda damizlanmis atlarin esildi nallariyla.
Tarihsel, sosyal, ekonomik sartlarin zaruri neticesi bu.
DEME...
Bilirim
O dedigin nesnenin önünde kafamla egilirim.
Ama bu yürek
O bu dilden anlamaz pek.
O "Hey gidi kanbur felek, hey gidi kahpe devran hey", der.
Ve teker teker,
Bir an içinde,
Omuzlarinda dilim dilim kirbaç izleri, yüzleri kan içinde.
Geçer çiplak ayaklariyla yüregime basarak,
geçer Aydin ellerinden Karaburun magluplari.
Dostlar
biliyorum
Dostlar
biliyorum nerde, ne haldedir O.
Biliyorum gitti gelmez bir daha.
Biliyorum bir deve hörgücünde, kanayan bir çarmiha, çirilçiplak bedeni mihlidir kollarindan.
Dostlar birakin beni, birakin beni
Dostlar bir varayim göreyim Bedreddin kullarindan Börklüce Mustafayi Mustafayi.
Boynu vurulacak ikibin adam, Mustafa ve çarmihi.
Cellat kütük ve satir hersey hazir hersey tamam.
Kizil sirma islemeli bir basa, altin üzengiler, kir bir at.
Atin üstünde kalin kasli bir çocuk, Amasya padisahi sehzade Sultan Murat.
Ve yaninda onun bilmem kaçinci tuguna ettigim Bayezid pasa


Satiri çaldi cellat
Çiplak boyunlar yandi nar gibi,
yesil bir daldan düsen elmalar gibi birbiri ardina düstü baslar.
Ve her bas düserken yere.
Çarmihindan Mustafa
bakti son defa.
Ve her yere düsen basin kili depremedi;
IRIS DEDE SULTANIM IRIS dedi bir,
Baska bir söz demedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder